28 Aralık 2008 Pazar

Anlamazdın.

Bazı defterleri kapatmaktan bahsetmek bile niye bu kadar zor? Bu kaçıncı yol ve ben kaçıncı kez yolcuyum,unuttum artık.Ve bunu belki de en iyi sen bilebilirsin.Zevkin içindeki acıyı gördüm ben,inancın içindeki aldanışı.Oysa sen de bilirsin bir göğüste dinlenen şarkının özleminin nasıl da bitemediğini...Hayaller kurdum bebeğim.Hiç yaşamadığın şehirlerde yaşattım seni.Ve hiç sevişmediğimiz yataklarda seviştik defalarca.Gözlerini her kaçırdığında başka kadınları koydum ben hikayemize.Her attığım çığlıkta gözyaşımı haykırdım;ama sen henüz küçüktün,duymadın beni.Ben seni büyütürken içimde,kendi küçüklüğümü farkettim yavaş yavaş sevgilim.Aynada gördüğüm sendin.Senden varolan ben bana öylesine yabancı ki,korkuyorum bazen.Sonunda gidişini izlemenin vereceği acıyı farkettim.Ben gittim.Defalarca kez terkettim seni,sen göğsünde uyuduğumu sanarken...Karşı koydum varlığına ve hiç tanımamış gibi seni hikayeler yazdım kendime.Kokular vardı seninkine benzeyen,yastıklara bırakmaya çalıştım yalnızlığımı.Yokoluşunu izledi bedenim,izlerini sildim.Sen ise inatla çıkmıyordun gecelerimden,rüyalarımdan.Ne kadar uzaksan hayatıma,bir o kadar yakındın o rüyalarda bana.Aynı hikayeye başka oyuncular koyup yeniden yazdım senaryomuzu ben de.Olmuyordu,kimse senin gibi işlemiyordu ruhuma.Susmayı öğrendim.Yüzüme yerleştirdiğim kocaman gülümsemenin altına süpürdüm küllerini.Alevlenmemesi için dua ediyorum şimdi her gece.Belki de bundandır çıkmaman gecelerimden...(Oysa ki kıyafetlerinin tenine bıraktığı izleri bile sevebilirdim ben.)

25 Aralık 2008 Perşembe

Bazı duyguları anlatabilmek için önce onları susturmayı öğrenmek gerekir.İnsan karmaşalar içinde gerçekten neyi anlatmak istediğini bilemez.Ben de ondan,bağırmak isterken susmayı deniyorum bu günlerde...

24 Aralık 2008 Çarşamba

Home

Evime gidiyorum.
İstanbul...Yine saracak mısın ki beni?

23 Aralık 2008 Salı

Bitti
Buraya kadarmış dedim.
Unuttum bile dedim
Avuttum kendimi sözde.


Ama yine de
Akıyor gözyaşlarım
Islatıyor yastığımı,
Seni özlediğim gecelerde

21 Aralık 2008 Pazar

Birthday Girl

Senenin en uzun gecesinden sonra gelir benim doğumgünüm.Ondan hep gecenin en karanlık olduğu ana benzetirim hayatımı.Güneşin doğmasına en kısa zaman kalan o en karanlık an'a...Yeni yaşımdan tek beklentim,umut dolu günler benim için.Bana uğur getirmesi dileği ile...

17 Aralık 2008 Çarşamba

Achtung

Dikkat!
Çük çıkabilir.
Ve tekrar dikkat!
Her beyinden çıkabilir.

13 Aralık 2008 Cumartesi

Veronika wants to die

Azalarak bitmek değil
Yok olmak istiyorum ben bu gece
Herşeyin başladığın yerde yok olayım,
Boğazın serin sularına karışsın küllerim.
Duralım.
Zaman da dursun
Anılar anı olmasın artık
Üstleri tozlanmasın.
Çek fişimi lütfen
Yoruldum.
Al sana hayatım!
Sen yaşa,senin olsun.
Yok olayım diyorum
Çünkü yarın sabah uyanmak için bir sebebim yok.
Ne de devam etmeye hevesim.
Küllerim kalsın,onlardan doğayım...

24 Kasım 2008 Pazartesi

Depresyon

Yıldızlarım kayıyor gökten.Birer birer.Tuttuğum dileklerim de kayıyor beraberinde.Susamıyorum ağlamaktan.Acının müptelası olmuşum artık.Vazgeçemiyorum.Yıldızlarımın kayarken çıkardığı ışığı göremiyorum.Kapının deliğinden geleni de.At gözlüklerimi çıkarmaya yeltenmiyorum bile! Bununla yaşamaya alışmışım.Alışkanlıklarıma sonsuz sağdığım,seviyorum.Yüreğimin beyazı gri olmuş,renklerim solmuş.Fırçayı tekrar almıyorum elime.Canlandırmıyorum o renkleri yeniden.Başımın yastığa düşüşü daimi.Yorgan desen en tepemde.Ama herşey bulutlar yüzünden! Bu kapalılık ve grilikten.Geçicek.Yüreğim unuttuğu renklerine yine bürünücek...

Hook up

Krizantemin kılıca sevdası nasıl da imkansız gelir kulağa.İnsan niye can acıtana bağlanır? Anlamıyorsun.Şimdi senin zamanındaki gibi değil sevda denilenler.Herkes tüylerini kabartmış,sevilmeyi bekleyerek birbirine sürtünen kediler gibi...Bu acizlik değil,yanlış değil.Sadece sevgiden yoksun çocukluğumuzun mirası.

Tüyün üstüne koyuyorum başımı
Senin saçların.
Bir rüzgar gibi yalıyor şimdi yüzümü
Sıcacık bir suya girmiş gibiyim
Çırılçıplak soyunup.
Tutku dolu bedenimde
Ateşi hissediyorum git gide
Ruhumu ellerine,ellerimle teslim ediyorum.
Ben,ben değilim artık.
Dibine kadar kullanman için
Ve git,
Duygun
Bıkkın
Tutsak!

18 Kasım 2008 Salı

Social sign konusunda sıfırım.Dediklerimden pişmanım.2.kez değil 3.kez olsa yine reddederim ki ben.İdiotum çünkü.Evet.Öylesine umutsuz vakaayım ki,güzelce,sımsıcacıkça söylenmiş herşeyi mahvettim.Buz gibi ettim herşeyi.Tüm keşkelerimden kurtulasım var bugün...

9 Kasım 2008 Pazar

Güllerin İçinden

Hala bir umut var içimde,güllerin içinden geleceğine dair o gül kokunla beraber.Ne ben layık olabildim sana,ne de sen söz verdiğin gibi yanımda olabildin.Farklı kullandık tercihlerimizi.Sen toprakla bütünleşirken,ben sana benzeyen adamlarla bütünleştim adeta...Sen toprağın altında erirken gün ve gün,ben yataklarda soldum...
İkimiz de uzak kaldık anneme.Belki biraz daha fazla sen.Ne yeşille mavi buluştu ne de özlemle yanan bedenleriniz.
Görmen gereken her anı senin mutluluğunmuşcasına yaşadım.Her sana layık olamayışımda sen azarlıyormuşcasına kızdım kendime.İçkide,sigarada biraz sana çektim,''babasının kızı'' olmaktan gurur duydum.Sessizce ağladım bir de sen gibi.Seni çok özledim,tıpkı sen gibi...

4 Kasım 2008 Salı

Ben

Şarkılarda da geçer ya hani:'You're only given one shot' diye.Buna can-ı gönülden inanıyorum.Bence de insanoğlunun her zaman tek şansı vardır.Anı değerlendiren vardır,benim gibi her fırsatı kaçıran bir de.Doğru seçimler yapan vardır,benim gibi her yanlışa atlayan bir de.Şansını sımsıkı elinde tutan vardır,benim gibi yanlışlıklarda kaybetmiş olan bir de.Benim gibilerin bu tek şans hususunda hiçbir zaman bonusu olmamıştır.Ve benim gibiler tanrının varlığından da şüphe duymamıştır böyle anlarda! Bu gibi insanların tek bir şansı olmuştur.O da henüz şansını kaybetmemiş birisinin şansı olmayı beklemek.Bazen milyonda bir de olsa insanın umut bağlayacağı birşeyler vardır!

31 Ekim 2008 Cuma

G*te kaçan tek güzel şey tangadır.
Evet,bunu unutamadım gitti.
Dönüp gitmeleri de seviyorum.
Ama insan kendine acımasız bazen
Hem de çok acımasız bazen...

28 Ekim 2008 Salı

Olmuyor Mathilda'm
Bazen boşa koysan.
Doluya koysan da almaz
Gitmektir o zaman sana düşen
Kumda ilerleyip de
Arkanda bıraktığın izleri denizin silmesini beklemen.

20 Ekim 2008 Pazartesi

24 Ekim
Doğumgünün senin.
Ve ben o aptal adada tek başıma olmak yerine
Yanında bir yerlerde olsam keşke.
Hiç başlayamayan birşeyleri başlatsam
İlk kez birisi doğarken
Böylesine yanında eriyesim var.
!

15 Ekim 2008 Çarşamba

Elegy

''Beautiful women are invisible; we're so dazzled by the outside that we never make it inside.''

''When you make love to a woman you get revenge for all the things that defeated you in life. ''

11 Ekim 2008 Cumartesi

Kırılma Noktası

Bitiyoruz.Tükeniyoruz.Belki daha çok da ben.Dibe vuruş dedikleri bu mu? Bir adam,bir başka adam ve bir adam daha.Ben bende değilken neye yarar ki soruyorum kendime.Gereksiz rahatsızlıklar,sebepsiz kavgalar çıkarmalar.Hepsinin aslında tek somut nedeni ben.Nerede başladık,nerede bitiyoruz bilmiyorum artık.Kapıyı görüyorum da açmaya üşeniyorum sanki.Gitsem keşke.Ben,sen,o bilmediğim bir yerler olsa da sonuna kadar gitsem.Bu şehir artık sarmıyor.Her yerde gereksiz anılar varken.Belki de benim şehirleri sarmam gerekirken ve ben onların beni sarmasını beklerken.Saçmalıyorsun diyor birisi,öteki takma,bir diğeri güzelliğimi anlatıyor,kendini inandırıyor birşeylere.Sahi dokunmaya korktuğunuz ve böylesine uzak durduğunuz ne? Bandını yapıştırınca kuruyacak bir yara mı? Hep görüp hep de biliyorum aslında.Ama susarım demiştim,bahşedilmiştir bu bana.O zaman aç kapıyı diyorum kendime.Çık dışarı ve bas şu tetiğe! Olsun ve gitsin,bitsin.Kimin çekiceği acıdan korkuyorsun? Kendinin mi? Seni sevdiğine inandırdıklarının mı? Lanetlenmekten bahsediyorsun hala bana.Hayatımdaki hangi lanetten kurtulabildim ki ben şimdiye kadar? Neden basite indirgeyemiyoruz? Neden bu kadar düşünüyoruz da kadere bağlayamıyoruz olayı? Tanrı'ya suçu atıp bir oh çekemiyoruz her duvarlar üstümüze geldiğinde.Nereden geldik,nereye gidiyoruz? Neyin çabası ki bu saçmalık.Kanıksadıklarım ve hatta benden saydıklarım var artık.Her insanın bir kimyası varken ve çözmesi de bu kadar kolayken neden çözülemiyorum ben? Biliyorum,kafamın karmaşasından ve henüz daha benim kendimi çözememişliğimden netleşemiyorum bir türlü.Ama durdurmak istiyorum kendimi.Beynimi çıkartıp kafatasımdan,iki elimin arasına almak...ve evet ben bile dokunamazken henüz ona,başkasının birşey yapabiliceğine dair umut da taşımıyorum...

10 Ekim 2008 Cuma

Truly

Bir ucundan tutmak değil
Dört elle sarılmak lazım.
Umudum var bu gece
Yalnızlığımı,yanımdaki yastığa bırakıcağıma dair.

7 Ekim 2008 Salı

Düşüşüm ne kadar sertse daha bir sağlam kalkıyorum ayağa.
Ve Tanrı'm bu gece uçurumlardan yuvarlanmak istiyorum!

Saçmalamalar vol:bimlemkaçyüz

-I just want you closer.Is that alright?
Baby let's get closer,tonight.
-Sana beni hatırlatan bir yer var mı bildiğin?
-Tunalı'dan Kuğulupark'a çıkarken kestane kokusunu duyup,sucuk ekmekçi amcayı görünce acıyorsa biraz da olsa için;ah bu ilk sevgilinin gözü kör olsun.
-Aradığımız Porcelain'e ulaşılamasa bi süre? Ah keşke!
-Bir süpeydirmen vardı sahi,noldu ona?
-Bu aşkın katili sensin İstanbul!
-Yıl 2007:
E:Kimse beni anlamıyo,anlamıyo,anlamıyolar işte!
M:Bunlar senin kuruntuların,şımarıklığın,masken.
E:...bzzt.
-Yıl 2008:
E:E bunlar beni yine anlamıyo.Ben mi anlatamıyorum,bunlar mı öküz?
M:Ben varım!
E:...so what?
--------
-En yakın arkadaşlarım hep erkek olmuştur ve bir dönem hoşlaşmışımdır hep kendileriyle.Neden derse,nasıl güzel şefkat gösterirler bilir misin Necati?
-Buralar hep günlüğe dönmüş.Alıvericem ayağımın altına şimdi!
-Bir gün de elinkolun hediye dolu gel eve! Duyuyor musun Necati!?
-2.şans vermenin manalı olduğu tek bir yer gösterebilir misin bana?
-Paolo Nutini-Last request dinleyip de ''Geln bi son kez 2 rekat sevişek allahsız!'' demiycek insan tanımıyorum,tanımak istemiyorum adeta.
-Bodrumun bodrumum olsun mu? Olsun!
-Durup dururken agucuk gugucuk yapıp da sarmaş dolaş olan insan.Çok seviyorum seni!
-Alper insanı ben öyle teknolojik işlerden anlamam.Sen de cansın der babaanne stayl yaparım sana.
-I am obsessed with myself bazen.Ama bu dibe vuruşum olsun da ''K'' gelsin.
-Yoğun istek üzerine saçmalamalar vol bimlemkaçyüzü sundum.Hepinizi carting pistlerinde öperink!

25 Eylül 2008 Perşembe

Miss J.

Gitme,gitme,gitme,gitme,gitme,gitme,gitme...gitme işte.

Cookie Jar

Vajinasından parmağıyla reçel çıkartan kadını düşleyen kadın.
Hayal dünyana dalıp,yapış yapış olasım var!

My Sassy Girl

Özlemini duyduğum şefkat denizine soyunmak gecenin bir yarısı.Dayandığım omuz beni benden alan ve yine beni ben yapan.En güzel parçasıyız herşeyin senle ben.En sevilesi ve dokunulası.Hatta öpüp,koklanası.Şimdi hemen unut nereden geldiğimizi.Nereye gidiceğimizi de.Çünkü ben de öyle yapacağım.Seni sadece öylece omzuna yattığım şefkat dolu adam olarak hatırlayacağım.

17 Eylül 2008 Çarşamba

İlk kez bir geceyi birbirimize ayırıp şöyle hiç bölmeden bölüştürmeden konuşmayı denemiştik.Yüreğimizin derinliklerinden bir parça.Yaptıklarımız ve onları etkin kılan nedenler.Her zaman düşündüğüm buydu aslında.Beynimi boş bırakmayı sevmezdim ben.Ama farklıydı onla.Ben sonrasında yatağıma girdiğimde gözyaşlarımı tutamıyordum.Hep her değer verdiğim insanda 'Bir daha kimse' li cümleler kurardım.Ve onda da durum bundan ibaretti.Kimse onun gibi dokunamazdı yüreğime.Satırları alt alta diziyor ve düşünüyordum.Beğenmeyip silip bir daha bir daha yazıyordum.-Her zamanki gibi- Ama artık neyden ibaret olduğumu çözmeye başlamıştım.Ben;
hayal kurup,
hayal kurmaktan bıkıp,
herşeyi göze alıp gerçekleştirip,
anlık mutluluklar yaşayıp,
aslında herşeyi göze almamış olduğumu farkedip,
pişmanlık denen saçmalığı yaşamaktan ibarettim.
Haklıydın sen.Bilmiyorum bunu mu demek istemiştin bana ama haklıydın işte.Sanki kimse anlamamış gibiydi beni daha önce.Sanki kimse istediklerimi verememiş gibi.Ya da ben doyumsuzdum.Ama hiçbiri hem de hiçbiri de yeltenmemişti aç kalan bir ruhu doyurmaya.Onlar varlardı.Yalnız kalmak istediğinde daha da varlardı.Ama tam anlamıyla istediğini vermek için değil.Kendi istediklerini almak veya istedikleri kadarını vermek için.Tüm mesele bundan ibaretti işte.Anlamadıkları buydu.Bir kadının bir kadından alabildiği de.Senin istediğin,benim beklediğim.Her türlü saçmalıktan bir duygusallık çıkarma çabası.Ve bunun sonsuzluğu.Buydu işte.Duvardaki lekeri saydıran,ağlatıp da yabancı bir dizde sıcaklık aratan.

12 Eylül 2008 Cuma


-Hırıltılarını duyuyorum boğazından gelen.Bir de koluma değen vücudunun alev gibi yandığını...
-Evet.Sen de olmasan zaten...
-Ben de olmasam? Neden?
-Bilmiyorum.Gece bana karışıyor.Ben de ona.Böyle avunuyorum çoğu kez.
-O kadar mı yalnızsın ki?
-O kadar,bazen.

Mathildamsı

Ört üstünü bebeğim,
Soğuk gecenin üstüne.
Hiç çıplak bırakılmamışcasına.
Boş kalan yatağın sol yanını
Görmedi hiç gözümüz.
Hiç de en şiddetlisini seçmedik sevişmelerin
Kandırabilmek adına kendimizi.
Yum gözlerini bebeğim,
Sen hiç soyunmadın ki karanlığa!
Hiç de şüphe duymadın
Ne sevgiden ne de şehvetten.
Uyu bebeğim artık,
Hem söz o okyanus kenarına da gidicez baharı beklemeden.
Bilirim sabrın kalmadı hiç buralara.
Suçlama hem kendini
Sen alevden bir toptun
Ama oldu ya,kendini yaktın bu sefer.

9 Eylül 2008 Salı

Nedensizce

Diyorum ki,öylece meydanda durup birbirimizin kokusunu ezberlemeye çalışmak yerine başkasallaşsaydık.Hiç bilmediğimiz Migros'un yerini turistlere tarif etmeye çalışmak yerine biraz daha baksaydık birbirimize.Biz -gitmek ve kalmak- zorunda olmayıp eritebilseydik bir gecede sen ve beni.İşte o zaman bir kez daha bakardım gözlerine.Yine tüm cesaretimi toplar öperdim seni.Boynunu kokladıktan sonra gözlerine bakıp ''Aşk insanın kişisel zomlamasıdır aslında'' derdim.O güzel gülüşün beliriverirdi yüzünde de hayalini kurdukça gülümsüyor,gülümsüyorum.
=)

8 Eylül 2008 Pazartesi

İyi ki...

Bugün,bana beni sevmeyi öğreten,
Her dibe vuruşumda elini uzatma tenezzülünde bulunmada tek olan,
Üç yıldır hayatımdaki hiçbir rolünden istifasını vermemiş adamın
Yani Mehmet'in doğumgünü.
O benim için sandığından çok daha fazlası.
Her geriye baktığımda orada olduğunu görmek çok güzel.
Doğumgünün,kutlu oldu.

6 Eylül 2008 Cumartesi

Sustuğum ve susadığım gece.Kat beni kendine artık.Şafağa duyduğum özlemimi dindir.Al beni.Gittiğim uç ve bucak ol.Ve ben de gideyim artık.Farklı zaman ve mekan.Bilmediğim ve bilemeyeceğim.Tanıdık tek bir sima barındırmayan.En mutlu vedam,en trajikomik hikayem.Elveda.
Uçsuz bucaksız bir okyanus düşlediğim.Suyun üstünde bir ev ve evin önünde bir iskele.Ayakları suya değen bir kız.Ben olması muhtemel.Camları açık bir oda,uyku kokan bir yatak.Yatakta bir adam.Kafamda sadece kişisel zomklamalarım.Bir kalem büyük odunumsulardan ve aynı türden bir defter.Anlamsız karalamalarım.Ama yok.Ben o hayatı bulana kadar elveda.Boyutlar arası bir değişimse bu ben boyuttan boyuta geçene kadar yine elveda.
El-ve-da.

4 Eylül 2008 Perşembe

Saçmalayışlar vol:?

-Saatlerdir düşünmekteyim.Bir gün fibulanın tanımını bilmemin kişisel gelişimimdeki etkisi ne olacak diye...
-Uygarlık tarihi! Ebemle anal tecavüz halindesin,hatırlatırım! Sağlı sollu saldır lan.Korkmuyorum senden!
-Naptım? Gelir gelmez Mehmet'in boynuna atladım.Fazla sarılıp bi taraflarını mı kırdım da 2 gündür aramıyo,onun merakındayım ben.
-Cumartesiyi de atlattım mı,ver elini cıptıs dıptıs.
-Annemi özledim.
Edit:Yemek yanınca daha bir özledim.
-Blog sayfamın okuyucusu! Kimsen çık ortaya.Mahremime aldım seni,pişman ettirme adamı!
-Her gün İstanbul için iftar vaktinde oruç açıyorum.Hala buraya alışamadım mı,yoksa bilgisayar başında vaktini mi kaçırıyorum anlamadım.
-Blog sayfamın okuyucusu! Bağırdım diye üzülme e mi? Çok seviyom ben seni.
-Duvarların üstüme yürüme sebebini buldum.Evin boş olması olm.Şimdi şurda bi grup evliliği ortamı olsaydı böyle olur muydu,sorarım sana Mehmet?
-Gündüz uyuyup akşam yaşıyorum da gece naptığım belli değil.
-Halbuki çıksam evden,yapsam bi sol Ankara'nın en kıpraşık semtlerindeyim hemencecik.Ama ne var,ne var? UYGARLIK TARİHİ!
-Tam 1586 saattir Zero 7 dinliyorum.Evet güzel falan ama herşeyin bir sınırı var.
-Ve tam 3586 saattir sigara içmemiş gibiyim.Ama o 3-5 saat de olabilir...
-Porno diyor bu şarkıda.Yok porno falan ramazan ramazan töbe.
-Yine yeniden Ankara'yı seviyorum.Daha güzelini görünce nankörlük yapmanın alemi yok bi daha.
-''Alo ara Ece'yi içinden geçeni söyle'' hattı oldum ben Jiji'm için.Duacıyım evet.
Ve son olarak:
-Herşey tektir.Tekten kopar,tekle birleşir.-

3 Eylül 2008 Çarşamba

Destiny

I lie awake
I've gone to ground
I'm watching porn
In my hotel dressing gown
Now I dream of you
But I still believe
There's only enough for one in this
Lonely hotel suite
The journey's long
And it feels so bad
I'm thinking back to the last day we had.
Old moon fades into the new
Soon I know I'll be back with you
I'm nearly with you
I'm nearly with you
When I'm weak I draw strength from you
And when you're lost
I know how to change your mood
And when I'm down you breathe life over me
Even though we're miles apart we are each other's destiny
On a clear day
I'll fly home to you
I'm bending time getting back to you
Old moon fades into the new
Soon I know
I'll be back with you
I'm nearly with you
I'm nearly with you
When I'm weak I draw strength from you
And when you're lost
I know how to change your mood
And when I'm down you breathe life over me
Even though we're miles apart we are each other's destiny
On a clear day
I'll fly home to you
I'm bending time getting back to you
Old moon fades into the new
Soon I know I'll be back with you
I'm nearly with you
I'm nearly with you
When I'm weak I draw strength from you
And when you're lost I know how to change your mood
And when I'm down you breathe life over me
Even though we're miles apart we are each other's destiny
I'll fly, I'll fly home
I'll fly home and I'll fly home

1 Eylül 2008 Pazartesi

Bavul.Ve bavul üstüne.
Hepsi de ağır.Yüreğimden de ağır.
Doldurmuş da doldurmuşum sanki hiç geri dönüşüm yokmuş gibi.
Kapanmakta inatçı
Yüreğimdeki hikayenin defteri gibi
Ve bir de laptop çantası.
-Modern aşk hikayesi-
Sevdiğim şehir İstanbul.Küsmeden sana,gidiyorum.
Bir gri şehir beni bekleyen.
Burası kadar açar mı yüreğini bilmesem de...
Evime dönüyorum.
Artık ne olduğumu biliyorum.Geçmişin ona ödediği borcum ben.Çektiği acılardan sonra Tanrı'nın bir gönderdiği.Sonsuz ego tatmini,haz.Tıpkı bir gün bana da bahşedildiğinde kıymetini bilemiyeceğim gibi.Geçmişin ödeyeceği borç.Sahi varsa da şu anki yaşama umudumdur benim.

29 Ağustos 2008 Cuma

What I am to you is...

Bitti.


İş-güç,meşguliyet,her türlü koşturmaca...hepsi bitti.Sen de bittin.Yani biz diyemediğim.Yine başbaşayız.Kafamdaki sen ve ben.Artık eve dönüş yolundayım.Farkediyorum ki ilk kez bu kadar somut şeylerden bahsediyorum.Çünkü acıyı gerçekten tüm damarlarımda hissediyorum.Aylar sonra ilk kez ağladım gene.Ha bir de bahsetmiştim ya hani sana ''Uyuyor olursun ama uyanıcaksındır,kabus görür gibi olursun ama hala uyuyorsundur'' diye ilk *kanıma girdiğinde*.İşte gene bunları yaşıyorum.O zaman sol elimi tutup yüzük parmağımı öpmüştün tam da düzelicek ve geçicek diye.Tüm bunları,yaptıklarını,yüzünün her bir noktasını ve yaşadığım herşeyi eksiksiz hatırlayan beynimin her hücresine sıçmak istiyorum.Ama yine de insanların içinde olmaktan çok kafamdaki anılar havuzunda yüzüyorum.Sevmeye çalışıyorum.Saçmalayıp başkalarının kucaklarına atmaya çalışıyorum kendimi.Ama senin umrunda değilken,hiçbir şey yapamıyorum.Kımıldamıyorum.Duvara bakıyorum.Ordaki asalak örümcek gibi olup yakınındaki bir yerlere farkettirmeden gelmek istiyorum.Ama sonra neyi değiştiriceksin ki kızım diyorum.Hayatında bir kadın,kalbinde bir başka kadın ben bu hayatın zaten neresinde olabilirdim ki diyorum.Yavaş yavaş ölüyorum.Üst üste yaktığım sigaraların ciğerlerime verdiği hırıltıyı en ufak önemsemeyip hiç bir ikaza da aldırış etmiyorum.Yani artık beni de dinlemiyorum.Soruyorum kendime.Neydi eksik bendeki ve neydi fazla.İnkar ediyorum.Yalanlarını ve bunlara inandığımı.Ne sendin tüm bunları yaşatan ne de ben boyundan büyük işlere kalkışan.Bana susmak bahşedilmiştir her zaman.Sen her zamanki gibi ne yapıcağını seçmekte özgürsündür.''Senin üzülmen beni de üzer'' ve türevleri.Hani o zaman.Nerdesin ki şimdi? Madem bu kadar üzülebilicek kapasiten vardı benim için,o zaman niye ilk üzen sen oldun beni? Senin kıymetini biliceğine söz verdiğin değerler vardı.Bağırmak istiyorum deli gibi.Hangi sözünü tuttun,ne söylerken gerçekten içtendin diye.Uçurumlardan düşmek,bir arabanın altında ezilmek,saatlerce dayak yemek,sana olan zaaflarımı bilen herkesi tek tek öldürmek ve çekip gitmek istiyorum.Gittiğim yerde senden bana kalan hiçbir şey de olmasın.Nasılsa ben de yokum senin için.Hiç olmadım.Derimi yüzüp parça parça sana verebilicek durumdayken bile en ufak parçamı yanında götürmeyi isteme lütfunda bulunmadın.Bitsin demiştim.Nasıl diyebildiğimi bile kestiremiyordum.Daha da çok acı çektiğimi görmek için geri geldin.Mutlusundur belki şimdi bile diyemiyorum.Çünkü aklının ucundan kenarından bile geçmiyorum.Oturup saatlerce düşünüyorum.Bir adam için nelerden vazgeçilir? Bir ilişki için ne kadar çok fedakarlıkta bulunulabilir? Verebilicek hiçbir şey kalmadı elimde.Bana ait olan tek birşey kalmadı.Uğruna yaşanabilicek veya ölünebilicek.Yaşamı da seçsem,ölümü de amaçsız bıraktın beni.Ömrümden yiyorum.Geçen zamandan.Bu kadar harcanmışlıktan.Geçmişe ödenecek faturamın çıkmasını bekliyorum şimdi.Kandırdın sen kendini.Ben değil.Erkek dediğin kendine birşeye inandırmadan adım bile atamaz.Sen de bana birşeyler hissettiğine inandırdın kendini.Öyle çok inandırmıştın ki ben de sana inandım.Ama artık çık aklımdan ki ben de bana ait olabilicek bir yoldan gidiyim...

Angels

Hiç bir zaman ben olmadım...

Amen-Omen

Will I see your face again?

Katlanamıyorum...

18 Ağustos 2008 Pazartesi

Pieces

Bıçak-et ilişkisi gibi bu.Bıçağı dayayan sensin ,kanayıp duransa ben.Halbuki bölünsem ve parçalansam binlerceme ve sana ait hissetmesem artık kendimi.Her yeni parçamda yeniden doğsam ve biraz daha unutsam seni.İhtimal verebilsem sıradanlığına ve herkes kadar basit ve acımasız olabileceğine.Gökteki yıldızım olmasan,hiç dokunamadığım ve yatağımdaki bebeğim ağlarken bir türlü sarmalayıp da susturamadığım...

Kolye

Benim bir kolyem var.Her gün takılası boynuma,ki takıyorum da....Ta ki gün içinde daha süslüsünü görene kadar.Ve boynumdan çıkartıp çantamın bir köşesine koyduğum bir kolye,yenisine hayranlıkla bakarken.Aklıma düşüyor o kolye tabi yine.Ama eve dönüp de çantamdakileri çıkartırken bir bir...O kolyeyim işte ben.24 saatin birkaçını işgal edebiliyorum.Ta ki daha güzelim görülene dek.Bilmem anlatabildim mi?

9 Ağustos 2008 Cumartesi

Umutlanmak ve unutmak
Parçaları eşit olarak dağıtmaya çalışmak.
Birinin aldığını ötekinin verdiğiyle tamamlamak
Koşup,yorulup yetişmeye kalkışmak
Derdini anlatmaya çalışıp bi türlü anlaşılamamak
Bedelleri en ağırından ödemek
Geçmişten kaçarken yarının sisinde boğulmaktan
Bıktım.

6 Ağustos 2008 Çarşamba

We can be two different leaves on a tree
But don't forget that our root is under the same ground
Please boy never tell me something about time
I have no time to waste
No more chance to hesitate...
I was not here for you
But know I have *no other reason*
I used to belong a man who doesn't deserve me
But then you came and made me feel like a woman!
So please touch this bleeding heart
Touch this burning soul
Take me inside those eyes that seem rainforests...
Those eyes that takes me so far away from here...

4 Ağustos 2008 Pazartesi

Umut

Tanrım ayak seslerini duyuyorum.
Ve hissediyorum en çıkmaz anda yaklaştığını
Başka birinde unuttuğun elini uzatmaya mı geldin bana?
Başka birinde unuttuğum kalbimi de mi getirdin yanında?
Hüzünle dolu bir senfoniyi kıştan bahara mı çeviriyorsun yoksa?
Delirircesine yalvarmak istiyorum.
Ve tüm bu gördüğüm düşlerin gerçek olmasını...
Lütfen...

28 Temmuz 2008 Pazartesi

Life is something between those two legs
So girl,be careful on your steps..

23 Temmuz 2008 Çarşamba

Döngü

Yüreğimdeki kanın kırmızısına boyayabilseydim keşke dudaklarımı da.Ama boya suniydi en az bakışlar kadar.Küçükken aldığımız dondurmalar da bu kadar suni miydi bilmiyorum ama,olmazdı,olamazdı sanki.Onu alan babamızdı ya çünkü.Kollarının altında duvarlara da ihtiyacımız yoktu bizi sakınıcak,saklayacak.Ama her bir bırakanla duvarlardaki tuğlalar da bir bir arttı.Tuğlaların arası sıkıştırıldıkça güneş girmedi hayatımıza.Tüm bu karamsarlık denen hadise bir anda yakamıza iğnelendi.Susmayı tercih ettik bağırmamız gerekirken.Tercih de değil de,sanki hiç fikrimiz sorulmamış gibiydi.Yüreğimizin sıcaklığıyla ısınıp başkalarını da sımsıcak sandığımız oldu.Üşüdük ama sonra.Düşünce elimizi uzattıklarımız bakışlarını çevirip uzaklaşırken,dizlerimizi silkeleyip de kalktık yerden.Ne kadar sürebilirdi ki bir morluğun acısı ya da ne kadar kanatılabilirdi kabuk bağlayan yaralar? Üstünden ömürler geçmiş közler ne kadar alevlendirilebilirdi tekrardan,bir damla suya muhtaç bırakılarak? Akan pınarlara,çağlayan şelalere ne kadar muhtaç kalınabilirdi? Hepsini deneyip de sabitledik.Tecrübeyle sabit olmanın ırzına geçtik defalarca.Daha da sıkı sarılınmayı beklerken itildik soğuk ellerle.Maneviyattan çıkıp maddiyatın sonsuz hazzına eriştik.Sonra da kustuk birer birer acımızı içimize.Ve yine başlattık devr-i daimi…

22 Temmuz 2008 Salı

Olsaydı bir veda..

Bu vedanın bizim olmuş bir gecenin sabahında olmasını ne çok isterdim.Tüm günah ve yasak denilenleri tattığımız gecelerimizden birinin sabahında...Duru bir çıplaklıkla ısınmış bedenlerimizi ayak uçlarım ürpertmeden seni ayırırdım birbirinden.Daha fazla üzmeden gitmeyi öğrenmişken senden,ağzında tadım varken gitmek de benden olurdu.Tek şahidimiz olan şehrin sokaklarına karışırdım üstümde senin kokunla.Görüyor musun artık korkmuyorum biz demekten.Ayrılıklar birliktelikleri hatırlatıyor insana...Artık geçen zamanı da saymıyorum.Yaşanılan,yaşatılan herşey için minnettarım sadece.Herşeyin ilkini sende tatmış gibiyim,her insanın ilk nefesi kendi ilkiyken.Kılıfları buldum pişmanlıklarıma giydiricek.Sen yine o duru çıplak ve günahsız haliyle kalansın.Ben ise çamurlara bulanarak dar sokaklardan koşarak uzaklaşan.Ben gidenim.Tıpkı diğerleri gibi...

17 Temmuz 2008 Perşembe

bıdı-bıdı

Ece! diyorum.Kendini oyna.Başkalarının hikayelerini hayatına uyarlamakla star olunmuyor.

Siyah ojeli marjinal görünümlü kız.Bedduaların bir bir tutuyor.Hayatımı güvensizliklerle doldurduğun için nasıl teşekkür etsem,nasıl eritsem kendimi bilemedim şimdi...Suratına tükürüldüğü gün elini de tutmasa da napsaydım düşünüyorum...

Aynı yastığa başkoyduğun adam hiç tanışmamış,kaynaşmamışcasına arkasını dönerse,üzülmemeyi de bilmek lazım.Sonuçta sen değil miydin arkamı da döner giderim diye triplere giren? ''There is a thin line between love & hate '' Iron Maiden demişse doğru demiş.Ama affet! Nefret ettim senden...

Mehmet var.Biyolojik olmasa da abim o benim.Playstationını bile kırar benim için.Ama hep destek,tam destek nereye kadar? Arada istiyorum ki kırsın ağzımı burnumu,iyi bok yedin lan gerizekalı desin suratıma karşı.Ya da kalsın hep böyle.Ne biliyim çok sevdim ben onu.Gördüğüm yerde sarılınası,alnımdan öptürülesi insan.

Anladım ki ben huzuru bulması gereken kişi değilim.Ben karamsarlığı seçenim her zaman.Düzlüğe çıkartılmam gerek önce,ondan sonra huzur mu istenir ne istenirse ben de varım.

Günün sevilen lafı:Cıva gibi değiliz ki biz,alçıdanız.Başka bir kalıba girmek için önce kırılmayı göze almamız gerek!

İlk seferler unutulmaz ama ben de unutmaya çabalamıyorum ki zaten!-ve ne zaman çabaladım ki- Sadece -daha iyi olamaz mıydı?-

''Yattığım yataklar hep tek kişilik,içtiğim aşklar hep tek içimlik.Neden çoğalamıyoruz?'' demişsin.Çoğalmak sadece fiziksel olarak kolay be bebeğim! Kendi ayakların üstünde durmayı kolay mı sandın sen...

Isıttı mı bu yataklar seni çok merak ediyorum Miss Smart Ass.Ve zaten hep-hep-hep merak ediyorum ben.Ne geldiyse başıma vallahi meraktan.

Annem.Üzgünüm sana eskisi gibi sarılamadığım için.Bak şimdi tam da uyurken elini öpüverdim ürkütmeden.Ama uyuyorsun,uyurken bakamıyorum ya gözlerine hani.İşte ondan böyle oldum ben.Söylediğim yalanları ben bile birbirine karıştırmışken,olamam eskisi gibi.Üzülsem de üzemem.

Son olarak da sarhoş değilim sevgili blog sayfası okuyucusu! sev-sevmek veya sevgili.İster dümdüz bir fiil ister işteş.(Sana göre isim bana göre işteş fiil!)

13 Temmuz 2008 Pazar

Mathilda

Zormuş Mathilda.Korkularınla yüzleşmesi zormuş.Hangi hikayenin hangi sahnesinde yalnız bıraktılar seni de bilmiyorum ama,demiştim ya hani hayat da bir oyun zaten diye...Onun için sen de üzülme.Paspasladığın yerin tozuna bulanmış bile olsa hayatın,sen o ellerin kadar minik kalbini temiz tutmaya çalış yine de.Uyandığın rüyalar kabusların olduğunda yatağın ucunda elini uzatmış birisi bulunur elbet sana da.Soğuktur Mathilda sabahlar,hem de kabusun ürpertisiyle karışınca terin nasıl da buz gibi akar teninden...Ama sen gene de korkma şanssızlığından.Sanki en güzel yerinde evhamlanmış gibi hayatın,telkin et kendini ya da inandır herşeyin güzelleşebileceğine yeniden.Ve ne yaparsan yap kurtuluşu da kabuslardan uyandığın yataklarda arama Mathilda'm! Demedim mi,ben sana sen bana yeter de artarız bile diye.Şimdi artık kalk ayağa ve sil rimeline bulaşmış gözyaşlarını.Bir de sımsıkı sarıl bana,daha önce yapmayı hep unutmuş olduğun gibi...

10 Temmuz 2008 Perşembe

Home

Eve mi dönüyorum
Evden mi dönüyorum
-İşte tüm mesele bunu anlamakta-

2 Temmuz 2008 Çarşamba

Ece'sel

Zaman yavaşlasın ki ırzına geçebilelim dilediğimiz gibi.Gitmeleri seviyorum ucunda sevilenler olduğu sürece.Ve öylece kalmaları da seviyorum bazen,kaldığım yerde de varsa bir sevenim.Ben en çok göz göze bakışmaları hatırlıyorum.Sarılmalar da var ki kalp atışlarını duyduğumuz,hep hayran kalıyorum.Kavuşmaların uzak olduğunu bildiğim halde vedalarda niye hiç ağlamam bilmiyorum.İnsan içine attıklarını neresinde saklar,keşfedemiyorum.Ağır gelenlerin zehirini akıtmaya çalıştıkça çürütüyor insanın içini ve hepimiz bağımlısı oluyoruz biraz daha,biliyorum.Kanırtıp çıkartmaya çalıştıkça tazeliğini koruyanlara da dokunuyorum,görüyorum.Ve tüm bunlara rağmen kalıp,perde arkasında kalıp gelip geçene bakmayı yeğliyorum sahneden.Oyunlardan çıkartılıp,yeniden dahil olmayı bekliyorum sonra da.
Bir zamanlar o adamın da dediği gibi.İnsan acı çekince ruhunu içinden çıkartıp bir başka bedene aktarmadıkça dizgenleyemiyor kendini.Bu ruhun bir başka bedende hayat bulmasını bekliyorum.

29 Haziran 2008 Pazar

Akrep

Zehirini akıtmaya hazırdır her zaman akrep.Ama nadiren akla gelir kendisini de sokabileceği.Ölüme terkeder kendini o korku dolu anlarında.Ben de bir akrebim.Ve en çok zararı da kendime verdim,veriyorum.

16 Haziran 2008 Pazartesi

Tanrım
Kimsenin senin ona olan sevginden şüphe etmesine fırsat verme
Lütfen...

6 Haziran 2008 Cuma

İrade denen şey

Eğer güçlü olmak bu ise,aramızdaki bağları makasla kanatarak kestiklerimi makasıyla beraber bir kenara fırlatabilecek kadar güçlü olmak isterdim.Sırtımı döndüklerimi hayatımdan da çıkartabilmek...Canımı almak istediğimde kendimden,aynı güçlülüğü gösterebilmek isterdim yine.Sonuçta can da benim canan da! Elim titremeden,gözüm dolmadan,yeni ufuklara açılmak,yeni diyarlara taşınmak,yeni heyecanlarda sarhoş olmak...

4 Haziran 2008 Çarşamba

İmkansızın Şarkısı


Maddesel bakmaya başladığım,maddeselleşmeye başlamış dünyanın içinde en az benim düşündüğüm kadar bencilliği anlatan bir yazı.Artık bana göre aşk bir insana duyulabilecek birşey değil.İnsan yüce değil,insan üstün değil...Birliktelik denen şey de birbirine dokunabilmek için izin almaya gerek duymamayı sağlama ayrıcalığı.Tüm bu arzulama hadisesini yaratan da koku,kokularımız.Önce farklı sonra da sıradan gelmeye başlayan kokular.Cezbediciliğinin ardından her dokunduğumuzda alışılagelen kokusu hoşlanılan kişinin.Gittikçe onun kokusu bizim kokumuz oldukça,karıştıkça bedenler birbirine farklı gelmeyip,sıradanlaşıyor.Böylece başka kokulara gidişin öyküsü başlıyor işte.Bunun içindir ki hayattaki tek gaye farklı olmak,farklı kalmak.Öyküler de tüm bu şımarıklığı onaylarcasına sanki.Demiş ki Murakami;




'' Örneğin,öylesine söylüyorum işte,sana,canımın çilekli pasta istediğini söylüyorum,sen de herşeyi bırakıp almaya koşuyorsun.Soluk soluğa dönüyorsun ve: ''Al Midori,işte çilekli pastan'' diyorsun ve ben de pastayı pencereden fırlatıyorum:''Artık istemiyorum!'' diyerek.İşte beklediğim bu.


-Bana öyle geliyor ki bunun aşkla alakası yok.


-Evet,var,ancak sen bilemezsin,dedi.Bunun kızlar için çok önemli olduğu günler vardır.


-Çilekli pastayı camdan fırlatmanın mı?


-Evet.Ve çocuğun bana bu durumda:''Anladım,Midori.Bağışla beni.Canının artık çilekli pasta istemediğini düşünmeliydim.Bir eşek kadar aptal ve duyarsızın biriyim ben.Kendimi bağışlatmak için,gidip sana başka şey alayım.Ne dersin? Çikolatalı krema mı,peynirli pasta mı?'' demesini isterim.


-Peki ne geçer eline bundan?


-Ona aşık olurum.''

27 Mayıs 2008 Salı

Minnet

İnsanlar vardır,hayat değiştirir.İnsanlar vardır geçer gider hayatlardan.En zoru ise hayatına girdiğin insanın hayata bakışını değiştirebilmektir.Şimdiye kadar paylaştığın herşey ve hayatımdaki tüm değiştirdiklerin için teşekkür ederim Harun.Bir ömür boyu hayatına gülümseyebilmen dileğiyle...

22 Mayıs 2008 Perşembe

Hipotez

Bir adamın hayatındaki 2.kadın olmanın tek bir avantajı vardır.O da aptal yerine konmayan taraf olmaktır.Sırf bu yüzden tercih edilebilitesi olduğunu bile düşünürüm bazen.

19 Mayıs 2008 Pazartesi

Narin

...ve ne var biliyor musun? İnsanların güçsüzlüklerini küçümsemek gerçek anlayış değildir.Ne empati kurmaktır ne de anlayışlı olmaktır aslında.Tüm insanlar güçsüzdür.Ama bazıları vardır ki çok güzel güçlü numarası yapar.Kimisi kendi limanına sığınırken,kimisi ise hemen başka limanlara yelken açar.Hemen unutuvereni de vardır,gözünden son anı karesi gidene kadar çıkartamayanı da.İkisi de kendi güçsüzlüğünden sıyrılmaya çalışıyordur aslında...Gene de herkes çok yalnızdır gece başını yastığa koyunca.Bazıları daha eşittir ama bir yerden verdiğini hep alır; bazen tanrı,bazen ise doğa.Herkes bulanmıştır biraz da olsa hayatın tozuna,toprağına...
Şarkıda dediği gibi bir bilet olsaydı çocukluğun saflığına,ben de dönerdim inan.Ama untulan heyecanın telafisi yoktu hiçbir zaman.Hep aynı çıktı farklı sanılan...

16 Mayıs 2008 Cuma

Hafızamı yokluyorum.Parmaları,gözleri,sesi,dudakları.Aklımda tutmaya çalıştıklarım.Ama unuttuklarım çok daha fazla.O parmaklarla ki bana dokunup elimden tuttu.Gözleri hiçbir erkeğin bakamayacağı şefkatle bana baktı.Sesi duyabileceğim tüm güzel sözleri söyledi.Dudakları yanağımla pek çok kez birleşti.Bu adam babamdı.Tam 10 yıl geçti bugün.Onunla birlikte olduğum süreden daha uzun zamandır onsuzum ben...Kalemim kifayetsiz kalıyor hislerime.Daha fazlasını yazmıyorum,yazamıyorum...

13 Mayıs 2008 Salı

Nedir ki mutluluk?
''Gece yatağına yattığında vicdanın rahatsa mutlusundur.
Gündüz attığın kahkahalarla ölçülmüyor mutluluğun.''

9 Mayıs 2008 Cuma

pain heals the pain

Ruh acılarını dindirmek için fiziksel zorbalıklara katlanmaya dünden razı adamlar tanıyorum.Buhranlardan kurtulmak için daha da fazla acı çekmeyi dileyen insanlar.Aşkı damarlarında en yoğun hissettiği anda aldatan kadınlar biliyorum.Ama bu ne bir kaçış ne de teslimiyet.Adının sayıklandığı anda,gözünden bir başkası için akan yaşı saklamaya çalışan kadınlar.Size acı teslim edildiği anda,susturabilmek için ruhunuzu,bedeninizi sattığınızı görüyorum.Acıyı küçümsemek ve böylece daha az acı çekmekten geçen yolda,kendinizi küçümsediğinizi,böylece değersiz birşeymişcesine görüp de kendinizi,size yapılanları unutmaya çalıştığınız doğru mu? Tüm bu saçmalıklar mutluluk verebiliyor mu beklenenler kadar? Gözünü kapattığında aklından geçen insanlar.Kitabın yaprakları hızlıca çeviriliyor gibi.Her sayfada ayrı bir portre.Ve o iğrenç sırıtışlar inandırmayı amaçlayan.Öyle kalın bir kitap ki bu,sayfalar daha da hızlı çevrilmeye başlıyor bir an önce bitmesi için.Sayfalar hızlandıkça flulaşan yüzler,o sırıtışlar...Kaçı aklınızda şimdi bu portrelerdekilerin? Unutmaya mı çalıştık yoksa unuttuk mu değersizliğinden gidenleri? Belki de yorulmuşuzdur düşlemekten.Tüm bunları düşleyen insanları biliyorum.Tek tek tanıyorum.Çünkü onları içimde yaşatıyorum.

7 Mayıs 2008 Çarşamba

Confusion

Yalan ile doğruyu
Gerçek ve sahteyi
Sadakat ve ihaneti
Şehvet ile şefkati
Birbirine karıştırıyorum ben.
Ama bazen!

28 Nisan 2008 Pazartesi

28 Nisan-29 Nisan'a dönerken

Rüzgarda savrulan saçlarım ve soğuk.Titreyen bedenlerimiz.Boğazıma kadar çektiğim ceket.Ne ıslak ne kuru saçları.Bu kaçıncı sigara?
15 dakika önce gördüğüm bir adama içime attığım tüm hayatımın sırlarını anlattım bu gece.Her anlattığımda,onun da benimle aynı kaderi paylaştığını gördüm.Bu ya bir milat ya da sonu gelmeyen aptallıklarımdan biri.Değişiyorsun Ece.Kendimi tanıyamaz oldum artık.Benimkinden de zor hayatlar varmış.Bari gecenin dersi bu olsun.

27 Nisan 2008 Pazar

S*ktiri çekince hemen kul-köle olan erkek modelleri!
Alayınızdan nefret ediyorum.Evet isyanım büyük.Onurlu olun biraz.

25 Nisan 2008 Cuma

Sleepsong

Ninni söylemeye geliyorum bu gece yanına.Bir de masal anlatırım belki,kimbilir...Ama sen sakın inanma bana.Acı çekmeni istemem.Masallara inanılmaması gerektiğini hiç söylemediler mi sana da? Sonsuza kadar burada tutucak değilim seni.Sadece ninnimi söylemeye geldim.Bu gece kalırım,belki bir de yarın...

22 Nisan 2008 Salı

Düğüm

Unutmuş gibisin.
Ben ise unutabilmeyi yeğlerdim...
Sevdik,seviştik sanmıştım.
Kandırdık galiba kendimizi...
Boğazımdaki bu düğüm
Galiba herşeyi önüne dökmeden gitmeyecek ordan.
Anlayabilmeni isterdim,bakarken görebilmeni.
Bırak gideyim,nolur bırak gideyim...

19 Nisan 2008 Cumartesi

Yanılsama

''İçine dolmayan adam zamanını dolduruyor demektir.''
Gözler aynı onun gibi.Sözler aynı bazı bazı.Ben desen aynı ben.Ama aradığım bu değil gibi.Beklenen bu değil gibi.
O zaman bırakayım da rüzgar doldursun içimi...
''Daldır elini göğsüme,al kalbimi.'' aradığım bu galiba.

15 Nisan 2008 Salı

Şefkatle

Karmakarışığım.Ne yeni ufuklara açılmaya cesaretim var,ne de olduğum yerde kalmaya gücüm.Olası terkedişlerin kalbime bindirdiği yükten korkuyorum.Çektirdiğim acıların kat kat mislini çekmekten,sırtını dönüp giden olmaktan...Sürükleniyorum olası bir sona.Bu olası sonları yaşamamak için zaten haykırıyorum:''Tutun elimden hadi!'' diye,olmuyor.Kendi günlük gürültüsüne boğulmuş adamlar beni duymuyor.Onlar duymadıkça koşar adım uzaklaşıyorum.Başka kollarda buluyorum kendimi.Hepsinin söylediği bakışlarım.Derinine bakıyorum çünkü ben.İçini görmeye çalışıyorum herkesin.Onlar da beni mi görmeye çalışıyorlar,bilmiyorum.
Gözlerime bakıyor.Derinine bakan gözlere.''Görüşürüz'' diyor,ama bu sefer öpmeden.İniyor arabadan,gecenin karanlığında kaybolup gidiyor bu adam da...

14 Nisan 2008 Pazartesi

Astral

Vanilya kokusunun tenime karışmasıyla uyandım bu sabah.Bu dokunuş farklı,anlar gibi beni...sever gibi.Ne bir adamın buz gibi yatağında sırtını dönmesi gibi sana,ne de işini görüp kalkıp gitmesi gibi.Bu dokunuşta şefkat gizli.Dokunuşdaki sevgiyi hissettim,bir de şehveti şimdi.Şehvetle şefkati karıştırır gibiyim.İkisi de birbirinin içinde gizli...

13 Nisan 2008 Pazar

Sar/sarmala

'Hayat bir baston.Asıl tutunman gereken ayakların.''
Bense düşünüyorum da şimdi.Ne bastona tutunabildim,ne de ayaklarıma.Akıntı vardı.Ben sürüklendim.Silinip gittim hayatlardan.İnandım her defasında.Gecelik aşklara,sarıp sarmalanmalara.Birileri benim gözlerimde ışıltıyı görmüştü.Benim hiç görmediğim bir ışıltıyı.Ben onlarda şefkati bulmuştum.Bahşedildiği halde hiç yeterli gelmeyen şefkati.Tek gecelik şefkatleri...Kollarının altında sarıp sarmaladıkları genç kızın kadın olabilme yanıyla daha çok ilgilenen adamlara inandım.Evet benim suçum.İnanmayı seçtim.Ruhumdaki yaraların tamiri yok.Kendimi iyileştiremiyorum.Yardım da istemiyorum bunun için.Çünkü hayat bir baston.Tutunmam gereken ayaklarım.Kendi ayaklarım...

10 Nisan 2008 Perşembe

1 yıl

Bugün bir dilim pasta yedim ikimiz için.Tek kişilik bir pastanın üstündeki tek bir mum yeter şimdi bana.Bir aitlik duygusunun ilk senesi bu.Bizimkisi demeli miyim,bilmiyorum.Benimkisi yalnız başına birşeyleri kutlama arzusu.En başından beri yalnız çıkılmış bir yolun yolcusuyum.Farkındalıksızlıklar içinde geçmiş bir yılın öyküsü bu.Kutluyorum.Yalnızım,onsuzum,kimsesizim bazen de.Biliyorum.Yine de,kutluyorum.

5 Nisan 2008 Cumartesi

Derinliğine kimse sevgili olamadı

Kimi sevsem, onun hep uzakta bir sevdiği vardı, unutamadığı ilk aşkı ya da onu terk edip giden sevgilisi... Kimi derinden sevsem, o bir başkasını derinden hatırlardı. Öylesine çok sevdim ki onları, başkalarına duydukları sevgiyi anlatmalarını sessizce, içim acıyla kanayarak dinledim. Beni yitirmekten hiç korkmadılar; çünkü onlara göre fazla iyidim; bu yüzden ilk anda vazgeçilebilirdi benden. Beni terk edenlerden tek bir isteğim olurdu. ''Ne olur, bir daha beni aramayın! Çünkü ben kolay unutamıyorum. Çünkü ben size duyduğum o akıl dışı aşk yüzünden keder bahçemi dağıtıyorum. Çocukluğumun o güzel bahçesini.'' Böyle derdim onlara ama yine de ararlardı beni... Soluksuz ve umutsuz kaldıkları bir gece mutlaka akıllarına ben gelirdim... O, yedek sevgili!...

Cezmi Ersöz
Çok arabesksin be amcam.Ben de mi arabeskim senin kadar merak ettim şimdi inan...Ama neden böylesine beni anlatıyorsun? Herkesin,senin en azından bir yazında kendisini bulduğunu duymuştum.Ben kendimi sende buldum galiba...

2 Nisan 2008 Çarşamba

Geri dönümsüz yollar

-Beni kovalar mıydın?
-?
-Söyle işte,yapar mıydın?
-Yani...evet.Sonuçta seviyorum ben seni.
-Ama sen beni kovalarken seni izleyemem ki...
-Ama seviyorum seni,yani yaparım ben bunu.
-Hayır,kovalamamalısın.
Evet,tek gerçek de bu zaten.

31 Mart 2008 Pazartesi

Bir adam bir şehir ve bir kadın

Tren düdüğünü öttürmüştü.Gözlerim ona diktiğim gözlerinden yavaşça uzaklaşmaya başladı.Son sarılmamız,son öpüşmemiz...Ve bitmişti,geçmişti saatler çoktan işte.O gözlerini benden çektikçe gözlerim doldu.Ama ağlamazdım,ağlayamazdım ya ben hani.Sırtımı dönmem,tüm bu vedalardan kaçarcasına uzaklaşmak istemem hep bundandı.Kendimi attığım bir arabada,evin yolunda başımın dönmesi.Ve yine vardığım ev,bizim olmuş evimiz.Sanki hiç gitmemiş gibi.Kokusu burda ve duvarlarda,odalardaki izleri,izlerimiz.Belki de tek şahitlerimiz onlar.Camları açmıyorum.Biraz daha benle kalsın hayali.O diye sarıldığım yatağım.Hala dokunuşlarına irkildiğim,ateşiyle yandığım,ona aitmiş gibi hissettiğim bedenim...Herşeyin böylesine gerçekliği...Ve anılarımız.Tadın aklımda,tadı hala bende yaşananların.Sen de beni içinde bir yerlerde tutasın diye...

29 Mart 2008 Cumartesi

Ne ister kadın?

Göğsüne yatırıp ninniler söyleyen bir baba,uçurumlardan düşerken kendi de düşme pahasına elini uzatan bir abi,sevişirken titreyerek adını tutkuyla sayıklayan bir aşık.Ne ister ki bir kadın daha fazla? Ama kadın yetinmez,hepsini birarada ister...

25 Mart 2008 Salı

Uykuya dalıp gidemeden

-Biliyorum ki o kız benim
Geceliğinde iyi geceler öpücüğünü
Yatağındaki lavanta kokusunu özleyen
-Masum!
Tatlı rüyalar içindeki
-(Ama) Annesinin sevgisi olmadan bir hiç
Ve tüm o güzel anlar için canını verebilecek olan...
Rüyalarında bir adam (?)
-Babam...
Şimdi burda olmayan
Masumiyetimi nerde kaybettiysem
Orda beni bırakmış olan
-Gene de beni izlediği masallarına inandığım...
Göğsümde bir ağrı
-Adı özlem
Görememek,dokunamamak
Bir avuç toprağa
''O'' diyememek
Yakın ama uzak
Burda ama değil
Ve hepsinin tek bir adı var
Acı çekmek.
(DT-Goodnight sleep & Yeni Türkü-Bana bir masal anlat baba)

24 Mart 2008 Pazartesi

Giderken

Yanıldım.Senin hakkında çok yanıldım.Sana hiç sahip olamayacağın anlamlar yüklemeye çalıştım.Ruh emicilerden olmadığını düşündüm.Hikayeler yazdım,devamını senin getirmeni istediğim.Benden parçalar almana izin verdim.Yeri doldurulamayan boşluklarımın sahibisin artık.O boşluklarla bir görebilirsin beni.Kopardıklarınla aynı değere sahip olmak umrumda değil.Şimdi gidiyorum.Umarım yine düşmez hayatıma gölgen.Biz bir rüya gördük.Kendimizi değiştirmeye çalıştık ''biz'' için.Aldandık.Ama bu sondu,hoşçakal.

19 Mart 2008 Çarşamba

Under pressure

Ağlama.Dayanamıyorum sızlandığını görmeye.Biliyorum o hapseden karanlık seni de sardı.Umudun mavisini görmene engel oldu.Mavi ilk defa renk körü yaptı.Umursama.Gideni de en az gelen kadar umursama.Sana sen olman emredilmedi ki! Tek görevin onların istediği gibi olmak senin.Kazandığın zaferin görkemiyle övünecek olan da onlar.Sen onların eserisin! Yapılandırılmanla gurur duy.Bu sensin...

13 Mart 2008 Perşembe

Where did the passion go?

Nerede şimdi gözlerimdeki ışıltıyı görmek için sabırsızlanan gözler? Ve üşümesin diye ellerime sıkıca sarılanlar? Bırakıldım burada.Yalnız başıma hem de.Tanrım bunları hakedicek ne yaptım? Hiç günah işlemedim.Ya da senin günah gördüklerin benim için günah değildi.Kalbimin sesini dinlerken yanlış mı yaptım? Tökezlemeyi istemezdim.Kim ister ki uçurumdan yuvarlanmayı? Ölüm büyük bir uçurum değil mi zaten hepimiz için.Ve biz o uçurumdan düşmeyi beklemek için yaşamadık mı şimdiye dek?

Leaving you

It' meaningless to explain you somethin
So I'll walk away without saying anythin

11 Mart 2008 Salı

Son Çağrı

5 ay oldu seni tanıyalı.Ben yine aynı bendim o zamanlar.Kafayı takmış olduğum gereksiz durumlarla,melankolik bir halde buhranlardaydım.Seni gördüğümde olunabilecek belki de en berbat tipteydim.Oradaydın.Baktım.Ve ben,şimdikiyle aynı ben ilk kez ''Hani bi elektriklenme oluyor ya'' denen cümleye inanmak istedim seni görünce.Çünkü titredim,içimdeki kıpırtıyı ''Hadi kızım,herşeye rağmen bir kez daha umut dol.Kim ne derse desin.'' diyen sesi dinlemek istedim.Yazgılar birlikte yazılmış gibiydi.İlk kez doğru zamanda doğru yerdeyim diye hissettim.Kader öylesine birleştirmeye çalıştı ki bizi,o gece olan herşey bizim için gibiydi.Çalan şarkılar,içkiyi biraz fazla kaçırman,boynuma kondurduğun o öpücük...Öylesine güvendim ki o büyülenmiş haline elini tuttum.Bırakmamak üzere tuttum.Oturduğumuz otobüs durağında hikayeler anlattın bana.''Benim ol'' dedin,''Evlen benimle.'' ''Bu kadar bile görmem yeter seni.'' Ayaklarım kesildi yerden.Uçtuğumu hissettim.Kanatların vardı.Benim olmuştu o kanatlar.Bundan sonra beraber uçucaktık göklere.Kokumu içine çekerken başımı döndürecektin.Baştan ayağa beni çekicektin çünkü içine.Orda kalmak istiyecektim hep.Sanki hep birbirimizi beklemiştik.Bizi bulmak için aynı topraklardan geçmiştik.Yanlış kollarda kaybolmuştuk...Ama...Her hikayedeki ama gibi bir ama.Parlaklığım söndü gözünde.Dudaklarım hala kırmızıydı ama sen görmüyordun.Seviyordum ama bilmiyordun.Ben değişmemiştim.Kalbimi,aklımı yokladım.Sen gitmiştin.Kanatlarınla başka diyarlara uçmuştun.Onları benden almıştın.Öylesine uçmuştun ki benden öteye,artık başkalarının kanatlarıyla uçmama göz yumabilecek bir haldeydin.Ben değişmemiştim.Sen değişmiştin.Değişmeyen bir diğer şeyse özlemdi.O günlere olan,o kanatlarıyla beni kucaklayan adama olan özlem.O adama...Başkalarının koruyucu melekliğin üstlenmeye çalışmayan,kırmızı sebzesini özleyen adama...

9 Mart 2008 Pazar

Duman

Deli gibi sigara içiyorum.İçimdekileri öldürsün diye,benden önce...

7 Mart 2008 Cuma

Anyway

Once there was a girl.
Greatest tomato of one's
And baby of another's
Everything changed...
Now she's sitting in her room
Waiting for something different
And knows that she's nobody's noone...Whatever.

5 Mart 2008 Çarşamba

O adama

Kocaman yürekli bir adam olucağını söylemişlerdi içimde.Ben büyütecektim o koca yürekli adamı.Öylesine şefkat dolu olacaktı ki bana karşı,ben her kalbim kırık döndüğümde ona o hiç suçlamadan sarıp sarmalayacaktı beni.Gün gelecekti ben tüm bu umutsuzluklardan ve siyahlıklardan yılacakım ve o gün yeni doğan gün gibi ışıyacaktı hayatıma.
Ben çok hayal kırıklıkları yaşadım.O adamın gelmesini hep bekledim.Ya o ya da ben yanlış kollara düştük tanrının eliyle.Artık gelmesine gerek yok.Bu hikayeye inandıranlar gibi beni,öldü o da benim için...

4 Mart 2008 Salı

Bi bok değilim

Çok acı gerçekler var sana söylemem gereken.Ama söyleyemem ki senin bana yaptığın gibi...Senin vicdansızlığından değil tüm acılarımı yüzüme vurman.Biliyorum.Gene de susuyorum.Dost değilim ki acı söyliyeyim sana.Sahi ben neyim senin için?

2 Mart 2008 Pazar

İz

Sudaki iz gibiyim hayatında.Hep böyleydim ben.Sudaki bir iz nasıl kısa zamanda yok olursa,ben de öyleydim herkesin hayatında.Hep çabuk unutuldum,hep kaybedilmesi göze alınan oldum ben onları deli gibi kaybetmekten korkarken...Çırpındım.Hayat gayemi bu yaptım,gene olmadı,olmadı.Bazen yalvardım,söyledim ''O iz ben olmak istiyorum!'' diye.Gene de beni kırma pahasına öyle olmadığım söylendi yüzüme yüzüme...Buna rağmen bırakmadım onları,yine onlar vazgeçilmez bense silik oldum.Ve öyle bir an geldi ki ben de kendimi gözden çıkarmaya karar verdim.Kendi kendimde bile yer edinemediğimi farkettim.

24 Şubat 2008 Pazar

Flashback

Yazmalı ki unutmamalı.Bi sonraki sefer derken...bi sonraki de mi var hakkaten? O zaman yazmamalı mı? Ama ya unutursak...Zaman çabuk geçiyor ya biliyorsun hani...Polatlı! Gecikme mi? Orası orası mı ki? Ama olsun geliceksin nasılsa.Maden suyu şişesini kafamda kırmaya çalışan bi çocuk.Ama anasına küfrettim! Walla ettim.Olsun haketti.Tuvaletin altından da fotoğraf çekmece.Sebep? İkimizin arasında şş...Saat kaç? O kadar da olmuş olamaz ki...Angels derken? Bana mı söyledin ki? Sormadım,soramıyorum...Kahvaltı...1 ay oldu etmeyeli.Ben de hep yalnız yerim...Yazık o zaman,afiyet olsun.Ooo o ayarları nasıl yaptın? Arada hep gel o zaman sen...Geç kaldım! Heho! Şimdi gittim ama gelicem.Gittim ama sen de mi gelsen ki? O zaman bekle ben gelirim.Ben geldim! Hadi gidelim! Gitsek mi ki? Evet evet gidelim.Ama herşey bambaşka olmuş sen gelince.Madem ki bara geldim neden dans etmiyeyim.Oynaşmak var mı oynayabilir müyük burda? Mondo mondo föndü tiramisu da çalıyo hem bak...Ama tiramisu japonca değil walla...Aha süpriz! Niye öle demedi böle yapmadı? Dedikodu ama umrumuzda değil.Gitsek mi ki? -Kesinlikle.3 oldu.Yok 8.Dışarda bi yemek.Halay olsa beklemezdik otobüs şimdi.Pardon,pardon.Garson allahın cezası.Sakalları yıkadık mı? Yıkadık ama yedik de.Neden anladın mı? -Hıhı,ihihihi.Şımarıyorum ama sen gelince.1 ay gibi,vay anasını...1 ay kadar zaten.Ehehehe.16 mıydı? 16..yuh.Gar.Giden teyze,gelen travesti.Fatih...tren...gar...ray...sayın yolcular...makine...Öküzcan nasıl? Olmaz,olmaması lazım yani.Aziz Nesin Besin Yesin.Evet bu güzel.Ben yeşil sen mavi.Yok ben çantayı koyup geliyim dedim.Sen git.Donucaksın zaten burda.Dikkat et tamam mı?
Ve gidiyosun.Üşüdüm evet,ama sen gittin ya ondan.Eve gitsem de geçmeyebilir şimdi.Söyle söyle hadi.Söyleyemem ki bunu...Bakma öle,alt dudak büzük.Hoşçakal demem,gene gel diye...

21 Şubat 2008 Perşembe

Tensel

Söylecek çok şeyim var sana mavi gözlü çocuk.Benden yana değil de senden yana söyleyeceklerim.Ne sen anlattığın sensin ne de onlar.O zaman senin bende işin ne diye sorma bana.Kimsenin bakmadığı,kimsenin dokunmadığı gibi dokunuyorsan eğer bana vazgeçilmez olman elde bile değil...Anlattığın gibi değilsin de nasılsın ben de bilmiyorum aslında.Sadece onlar, yani onlar işte senin gördüğün gibi değil.Keşke bana baktığın gibi kocaman açıp da baksan gözlerini gerçeklere de...Ya da öyle kocaman kocaman da bakmasan da sen de gitsen hayatımdan.Biliyorum isteklerini,biliyosun herşeyimi.Böylesine muhtaç olmasam şefkate veya çocukluktan gelen o masum herşeye seninle bu kadar yasaklılıklar yaşar mıydım? Yaşar mıydım sence de...Kendimi de tanımıyorum.Tanısam buna da cevabım olurdu.Herkesin herşeye bir cevabım olduğunu söylediği gibi...En başında herşeyin,bundan aylar öncesinde ''başka yer başka zaman olsaydı'' demiştik ya hani...O başka zaman hiç gelmedi,gelemiyor bizim için.Çünkü biliyorum seni...kendimi bilemediğimden de öte...Biliyorum neden burda olduğunu,olacağını.Başkaları için heyecanlanırken bizler hayatın akıp gideceğini.Senin de o gidenlerden olacağını...Yine de kal bugün benimle.Öteki gün de.Böylesi güzel.

20 Şubat 2008 Çarşamba

İkilemlerin ardından

En az bizim kadar gerçekti gidişin.En büyük acıların sonradan bastırması gibi acılar çektim.Üzülmemiştim bunun için önceleri.Böyle yer edinmiş olabileceğini farketmedim hayatımda.Daha sonra ise kısa zaanda doldurmuş olduğun o korkunç boşluğumu farkettim yine.Herkesin küçük parçalar alıp koca bir boşluğa dönüştürdüğü yalnızlığım...Seni hiç suçlamadım.O boşlukta pay sahibi olmaya çalışabileceğini hiç düşünmedim.Umarım sen de hiç düşünmedin...Hatalarını bir annenin küçük çocuğunun kusurlarını örtbas etmesi gibi kapatmaya çalıştım.Hep kalbinde olduğumu bildim.Geçtiğimiz her yerde kokunu,ayak izini aradım.Bak belki bunu sen hiç bilmedin.Öylesine gitmiştin ki hayatımdan seni bulamadım.Bulduğum yerler de oldu ama...Mesela şarkılar,sadece bana kalan anılar,tüm yaşananlar...Ama ben,ben ilk defa umudumu kaybetmedim.Bize gelen soğuk bir rüzgardı.Beraberinde yağmuru da getirmişti belki ama daha sonra güneş bulutların arkasından gözükecekti.Islanmış kanalarım kuruyacaktı.İçim ısınıcaktı yine,belki dizlerim bile titreyebilirdi...Sen bilirdin bunu...Ağzımdaki nefesini benim olsun diye tutucaktım.Sense orda güpgüçlü ve yıkılmaz duracaktın.Bugümü paylaşan,yarının bir habercisi gibi...